FUTBOLUN TAHİRÇESİ
Tüm canlılarda yuvarlanan ve zıplayan şeylerle oynamak; hiç olmazsa onlara dokunmak, vazgeçilmez bir istek içgüdüsüdür. Bir yumakla tatlı bir coşku içinde oynayan bir kedi; zıplayıp giden bir topun peşinden, onu kapmak için çılgınca koşan bir köpek; sirklerde burunları ucunda top sektiren terbiye edilmiş foklar bunun en güzel örnekleridir.
İnsanoğlu da bugün adına kısaca "top" dediğimiz yuvarlak cisimlerle oynamaya karşı büyük bir meyil göstermiştir. Bu eğilimin insanlıkla yaşıt olduğu dahi söylenir. Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan en ilkel kabilelerde insan kurukafalarını ayakla tekmelemek suretiyle bir garip oyun oynandığına dahi rastlanmıştır.
Futbolun da bu istek içgüdüsüyle doğmuş olduğu muhakkaktır. Ancak bunun ne zaman ve nerede başladığına dair kesin bilgi verebilecek bir belge bugüne kadar bulunamamıştır.
Mısır'da Merruka mezarlarındaki duvar resimlerinde çeşitli sporcu figürlerinin şanı sıra ayakla top oynayan insan şekillerine de rastlanmaktadır. Hatta Mısır'ın kurak iklimi, bu toplardan bir kısmının günümüze kadar ulaşmasını da sağlamıştır. Kahire, Berlin ve Londra müzelerinde örnekleri bulunan bu topların 7.5 santim çapında, deriden veya sık dokunmuş ketenden yapılmış ve zikzak dikişlerle dikilmiş, içleri kepek ve yosun kurusu gibi maddelerle doldurulmuş olduğu görülmektedir. Bunlar, yaklaşık 2500 yıl önceden kalmadır.
Ünlü Yunan şairi Homeros (M.Ö. 8.yy), ünlü eseri, "Odisea"da, top oyunlarından bahseder.
Sporta'da , 30 yaşına kadar olan delikanlıların sınıflara ayrılarak tecrübeli oyuncuların nezaretinde top oynadıkları bilinir. Sümerlilerin de ayakla oynadıkları bir top oyunundan bahseden tarihi belgeler mevcuttur.
Milattan 2500 yıl önce Çin'de imparator Huang-ti'nin, askerlerine, yere dikilmiş iki mızrak arasından, bir topu ayakla tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak çeviklik talimleri yaptırdığı eski Çin kaynaklarında belirtilmektedir. Yine eski Çin kaynakları, Milattan sonraki yıllarda; İmparator Cheng-Ti devrinde, topu pagotların üstünden aşırabilen Chang-Fu ile hünerbaz Wan Ch'son hakkında düzenlenmiş övgü dolu manzumelere rastlanmaktadır.
ESKİ TÜRK BOYLARINDA AYAK TOPU OYUNLARI
Orta Asya Türkleri ile ilgili "La Tartarie" adlı Fransızca eserde, Tsang kentinde, kız ve erkeklerden kurulu takımların ayak topu oynadıkları; bu meraklı ve heyecanlı oyunu izleyen Hiuan adlı bir Çinlinin şunları anlattığı yazılıdır: "... Büyük mabetlerde sık sık ayak topu müsabakaları yapılır. Bu oyunda topa elle dokunulamaz. Ya ayakla, ya da başla vurulur ve böylece topu hasım kaleden içeri sokmak için uğraş verilir...".
Öte yandan, ünlü Türk düşünürü Kaşgarlı Mahmud'un 25 Ocak 1072 ila 10 Şubat 1074 tarihleri arasında yazdığı ünlü eseri "Divan-ı Lügat-it Türk"ün ilk cildinin 323'üncü sayfasında eski Türk boylarının Orta Asya'da "Tepük" adıyla andıkları bir ayak topu oyunu oynadıklarından bahis vardır. Türklerin "Tepük" oynarlarken kullandıkları toplar, ilk dönemlerde oval kalıplara dökülen İğ arşağı biçimindeki kurşun kitlesinin üzerine keçi kılı veya keçe sarılmak suretiyle yapıldığı; zamanla bunların değişime uğradığı ve daha yumuşak cisimlerden yapılmış topların tercih edildiği, bunun için de içi hava ile doldurulmuş ve yuvarlanmış kuzu tulumlarının kullanıldığı yine aynı eserden öğrenilmektedir.
Eski Türklerin "Tepük" oyununu, belirli aralıklarla karşılıklı dikilmiş mızrakların arasından topu, ayakla vurmak suretiyle geçirerek sayı kazanma esasına göre oynadıkları bilinmektedir. "Tepük"ün, Orta Asya'da yaşayan Türk boylarında yüzlerce yıl oynandığına dair, "Hıtay-ı Name" ve "Baybars Tarihi" ile Ayasofya Kütüphanesi'nde 3029 numarada kayıtlı değişik kitaplarda da bahis vardır.
Seyyid Ali Ekber'in yazdığı "Hıtay-ı Name" de bahsedilen "ayak topu", günümüzün futboluyla büyük benzerlik arzetmektedir. Bu eserin 56. sayfasında bu konuda şunlar yazılıdır: "... Ve top oyunu Hıtay'da güzeller işidir. Ve dahi harabeti (düzensiz kalabalık) çok olan ve sığır kursağından top yüzmüşler (yapmışlar) ve mahbub (erkek) ve mahbubeleri (kadınları) durdurmuşlar. Ve topa ayaklar ile ururlar (vururlar). Şöyle ki; elin ol topa değdirmeye ve ol topu yere düşürmeye ve nazik ayak ile dürde (ite), saklara (baldırlara) ve usulsüz vurmak ve yere düşürmek ve daireden taşra (dışarı) çıkmak vaki olmaz...".
Ayasofya Kütüphanesi'nde 3029 numarada kayıtlı "Tarih-i Timur" adlı eserde de Timur döneminde Türklerin, içi havayla doldurulmuş kuzu postundan yapılma toplarla oynadıkları; bu oyunda topa elle dokunmanın ve çizgiden dışarı çıkarmanın yasak olduğu yazılıdır. Ve Timur'un bu oyunu askerlerine bir çeviklik talimi için yaptırdığı kaydedilmektedir.
Bütün bu belgeler, Türklerin yüzyıllar boyunca Orta Asya'da oynadıkları ve "Tepük" adını verdikleri oyunla, günümüzün modern futbolu arasındaki büyük yakınlığın belirgin belgeleridir. "Tepük", eski Türk boylarında tepmek, tekmelemek anlamına kullanılan bir sözcüktür. Türkler bu oyunu yalnız ayakla oynadıkları için bu adı vermişlerdir.
GÜNEY AMERİKA'DA AYAK TOPU İZLERİ
Amerika kıtasına futbolun Meksika yoluyla geldiği bilinir. Ancak Meksika'ya nereden geldiği ise bugün için karanlıkta bulunan bir husustur. İspanyollar ve İtalyanlar, ayak topu oyununu Güney Amerika'ya götürenlerin kendileri olduklarını iddia ederlerse de, onlardan çok daha önce Meksika ve Peru'da yerlilerin ayak topu oynadıkları, bazı tapınak ve anıtlardaki kabartma resimlerden anlaşılmaktadır. Hatta bu "ayak topu" oyununun tapınaklarda kutsal bir oyun olarak oynandığı da sanılmaktadır.
MODERN FUTBOLA DOĞRU...
Modern futbolun ne zaman, nerede doğduğu hakkında da çeşitli iddialar ileri sürülür. Milattan sonra Roma'da özellikle askerler arasında oynanan "Harpatsum"un bugünkü modern futbolun esasını teşkil ettiği ve Romalıların bu oyunu Elenlerin "Episkyres" adlı oyunlarından esinlenerek ortaya çıkardıkları söylenir. Ancak "Harpatsum"un eski Helencede "el topu" anlamına geldiği ve bundan da bu oyunun hem elle, hem de ayakla oynanan bir oyun olabileceği düşünülür. Pilla, Follis veya Pagonica adı verilen, içi hava veya kuştüyü ile doldurulmuş toplarla oynanan bu oyunun sayı bakımından eşit iki takım arasında oynandığı; amacın bu topu, karşı takımın oyuncuları tarafından savunulan sahaya geçirilmesi olduğu bilinmektedir. Bu oyunda iki takımın da amacı, önce topu kapmak, sonra da el ve ayak vuruşlarıyla bunu rakip takımın savunduğu alana sokmaktır. Bu amaca ulaşabilmek için iki tarafında en sert hareketlerden dahi kaçınmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda "Harpatsum"un futboldan çok rugbi (ya da Amerikan futbolu) ile bir benzerliği olabileceği düşünülür.
Ortaçağ'da Romalı askerler ve Fransızlar tarafından oynanan "Le Soule"ün de futbolla büyük benzerlikler arz ettiği bilinir.
Bu oyun Romalı askerler tarafından Galya'ya götürülmüş ve oradan yayılmıştır. Bu oyunda her türlü sertliğe müsaade olunduğu, oyun alanının bazen kilometrelerce uzağa dikilmiş kazıklarla sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Ve "La Soule" ün zaman zaman Fransa'da yasaklandığı da bilinmektedir.
Futbolun İngiltere'de ortaya çıkışı da ayrı bir tartışma konusudur. Fransızlar, bu oyunun Normanlar tarafından İngiltere'ye götürülen "La Soule"den türetildiği görüşündedirler. İtalyanlar ise İtalya'dan gitmiş olduğunu ileri sürerler.
Kaynağı nerede olursa olsun; İngiltere'de 12. yüzyıldan beri futbolun oynanmakta olduğu gerçektir. Halk da soylular da bu oyunu pek sevmişler ve bunun doğal sonucu olarak futbol İngiltere adalarında çok hızlı bir yayılma göstermiştir. Ancak futbol giderek köyler ve kasabalar arasında büyük bir rekabetten doğan çatışmalara neden olmaya ve bir iç savaş haline dönüşme tehlikesi dahi arz etmeye başlayınca, Kral II. Edward yayınladığı bir fermanla İngiltere'de futbolu yasaklamak zorunda kalmıştır. II. Edward bu fermanında şöyle diyordu:
"Büyük bir topla şehir içinde gürültüler yapıldığı, Tanrı korusun bir çok kaza ve hasara sebebiyet vereceği anlaşılmıştır. Tanrı ve Kral adına, şehir ve kasaba içinde top oynanmasını yasaklıyorum. Emirlerimizin aksine hareket ederek top oynayanlar en şiddetli cezalara çarptırılacaktır" (13 Nisan 1314)
Kral II. Edward'ın bu fermanıyla futbol, İngiltere'de adeta lanetlenmiş ve futbol oynayanlara kötü gözle bakılmaya başlanmıştır. Ünlü tiyatro yazarı William Shakespeare'in ünlü yapıtı "Kral Lear"de bu görüş, bir aktörün söylediği şu söz dile gelir:
"You base, football player!" (Seni aşağılık futbol oyuncusu)
Ancak futbol zaman zaman böylesine lanetlenmesine rağmen yine de İngilizlerin gönlündeki müstesna yerini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Nitekim halkın futbola böylesine büyük bir tutkuyla bağlanması karşısında futbolu yasaklayan ferman dahi kaldırılmış ve top oyunu gittikçe artan bir hızla İngiltere adalarında yayılmaya devam etmiştir.
17. yüzyılda İngiltere'de futbol tam anlamıyla "gözde" olmuş; kralların dahi halkı ve soyluları bu oyunu oynamaya teşvik ettikleri görülmüştür. Bu çığırı açan hükümdar ise Kral II. Charles olmuştu.
İtalya'ya sığınan II. Charles ile beraberindeki soylular, ülkelerine döndüklerinde İtalya'da gördükleri "Giuocco del Calcio" oyununu İngiltere'de, adalarında da oynatmak ve bunu ülke sathında yaymak için özel bir çaba harcamışlardır.
II.Charles ile İngiliz soylularının İtalya'da görüp beğendikleri ve kendi ülkelerine götürdükleri "Giuocco del Calcio", belirli kuralları olan ve günümüz futboluna pek benzeyen bir oyundur. Siena'da doğan ve Floransa'ya da giden bu oyunun bu kentlerde yılda en az iki kez oynandığı bilinmektedir. İki eşit parçaya ayrılmış geniş bir alanda ve 27'şer kişilik takımlar arasında oynanan Calcio oyununda amaç, ayakla vurularak götürülen topun, rakibin kalesine sokulmasıdır. Bu oyun, günümüzde de büyük şölenler halinde ve o devrin giysilerine bürünmüş gençler arasında Siena'nın tarihi taş meydanlarında yılda bir kez oynanmaktadır.
MODERN FUTBOLUN DOĞUŞU...
Futbol, bugünkü haline en yakın şeklini, 17. yüzyılda İngiltere'de almıştı. Bunda, İtalyanlardan alınan Calcio'nun da önemli etkisinin olduğu söylenebilir. 120x80 metre boyutlarında bir alanda oynanan bu oyunda top olarak, üzeri deriyle kaplanmış ve içi şişirilmiş bir hayvan mesanesi kullanılmıştır. Ve bu topun, birer metre arayla dikişmiş iki çubuktan ibaret kalelerin arasından geçirilmesiyle takımlar birer sayı kazanmışlardır. Bu sayılar da özel görevliler tarafından bir bıçakla kale çubukları üzerine atılan çentiklerle belirlenmiştir.
1861 yılında, Kral II. Charles'in uşaklarının oluşturdukları takımın, Albemarie Kontu'nun uşaklarından kurulu takımı yenmesi üzerine, bu maçı büyük bir ilgi ve heyecanla izleyen İngiltere Kralı, kendi armasını taşıyan formalarla oynayan uşaklarının armağanlarını kendi eliyle vermişti.
Gerek halk tabakaları arasında, gerekse soylular arasında aynı büyük ilgiyi gören futbol, İngiltere adalarında hızla yayılırken büyük bir gelişme de göstermiş ve önemli aşamalara uğramıştır. Bu, futbolun evrimiydi ve şöylesine bir kronolojik gelişme göstermişti:
1841 - Futbol topunun tam bir küre biçiminde olmasının kabulü.
1848 - Tüm futbol kurallarının "Cambridge Kuralları" adı altında birleştirilerek, tüm İngiltere'de aynı standartta futbol oynanmasının sağlanması ve bu kurallara göre Cambridge'de öğrenciler arasında ilk futbol maçının oynanması.
1855 - Bir İngiliz futbol takımının (üniversite karması) futbol maçı oynamak üzere ilk kez İngiltere adalarının dışına çıkması ve Almanya'ya giderek orada yaptığı maçlarla Almanya'da futbolun ilk tohumlarını atması.
1857 - İngiltere'de ilk futbol kulübü Sheffield Club kuruluşu.
1863 - Futbolun İngiltere'de uyandırdığı büyük ilgi karşısında 11 kulüp temsilcisinin Londra'da, Great Queen Street'tedi Lincoln Hanı altındaki bir birahanede toplanıp futbol dünyasının ilk federasyonu olan İngiltere Futbol Federasyonu "Football Association"u kurmaları (26 Ekim 1863). Bu tarih, modern futbolun doğuş tarihi olarak kabul edilmektedir.
1870 - Lizbon'da oturan İngilizlerin futbolu Portekiz'de oynamaya ve yaymaya başlamaları.
1871 - Dünya futbolunun ilk büyük organizasyonu olan ve "Kral Kupası" adıyla da anılan "İngiltere Federasyon Kupası" maçlarının başlaması ve Kennington Park'ta yapılan final maçında Royal Engineers'i 1-0 yenen Wandrers takımının ilk kupayı kazanması.
1872 - Glasgow'da, İngiltere ile İskoçya arasında, futbol tarihinin ilk milli maçının oynanması ve bu maçın 0-0 berabere sonuçlanması (30 Kasım 1872).
1875 - "Football Association" un kalelere üst direk konulmasını kabulü ve topa kafayla da vurulabilmesine izin vermesi.
1876 - Kornerin futbol kuralları içine konulması.
1879 - Glasgow'dan Darwen'e, para ve parlak iş teklifleriyle futbolcu getirtilerek futbolda profesyonellik yolunda ilk adımın atılması.
1882 - İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda futbol federasyonları temsilcilerinin, futbol kurallarında değişiklikler yapmaya ve selahiyetli "International Board"u kurmaları (6 Aralık 1882).
1885 - Futbolda profesyonelliğin, İngiltere Futbol Federasyonu tarafından resmen kabulü.
1886 - Ofsaytın futbol kuralları içine alınması.
1889 - Futbolun İngiltere adalarından taşıp Avrupa'ya yayılmaya başlaması karşısında Danimarka ve Hollanda'da ilk futbol federasyonlarının kuruluşu.
1890 - Futbol maçlarında tam salahiyetin hakemlere verilmesi.
1891 - Penaltının futbol kuralları içine alınması.
1893 - Amerika kıtasında ilk futbol federasyonunun Arjantin'de kurulması.
1895 - İngiltere'de, bayanlardan kurulu takımlar arasında ilk futbol maçının oynanması.
1899 - Maç süresinin 90 dakika, futbol alanı ölçülerinin 118.4x91.4 metre olarak belirlenmesi.
1901 - Bir futbol maçının, tarihte ilk kez 100 bin kişi üzerinde seyirci toplaması ve Sheffield United ile Tottenham takımları arasındaki "Federasyon Kupası" final maçını 110.802 kişinin izlemesi.
1902 - Avrupa Kıtasında oynanan ilk milli futbol maçında Avusturya'nın Macaristan'ı 5-0 yenişi (Viyana. 12 Ekim 1902).
1903 - Futbolda "averaj"ın kabulü.
1904 - Paris'te toplanan Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda, İspanya, İsveç ve İsviçre futbol federasyonları temsilcilerinin yaptıkları uzun görüşmeler sonunda "Uluslararası Futbol Federasyonu olan FIFA'yı resmen kurmaları (21 Mayıs 1904)
1906 - Kıtalar arasında yapılan ilk milli futbol maçında Güney Afrika'nın Brezilya'yı Sao Paulo'da 5-0 yenişi.
1907 - Kendi sahasında bulunan bir futbolcunun ofsayt sayılmamasının kabulü.
1908 - Londra Olimpiyat Oyunları ile futbolun ilk kez Olimpiyat Oyunları'nda yer alması ve İngiltere'nin şampiyon oluşu.
FUTBOLUN TÜRKİYE'YE GELİŞİ
Gerçek menşei neresi olursa olsun, ayakla oynanan top oyununun İngiltere'de "Futbol" haline dönüştüğü ve oradan dünyanın dört bir yanına yayıldığı gerçeğin ta kendisidir. Ve dünyanın bir çok yerine de bu cazip oyunu götürenler yine İngilizler olmuşlardır.
Geçtiğimiz yüzyılın özellikle ikinci yarısı, İngilizlerin çeşitli amaçlarla dünyanın dört yanına yayıldıkları bir dönemdir. Başta Hindistan ve Mısır olmak üzere çeşitli müstemlekelerine askeri amaçlarla giden İngilizler, bazı yerlere de tamamen ticari amaçlarla gelmişlerdir. Bunlar, o ülkelerde yetişen malları İngiltere'ye yollayan tüccarlardır.